KARAPINAR KÖYÜ
  karapınar videoları
 

  
                Metin Gacar

                   ELLERİNE YÜREĞİNE SAĞLIK 
                               PAYLAŞIM ADINA TEŞEKKÜR EDERİM

                        

Hazan gelmiş gönül’ e az kalmışşu ömrüme,
Karlar yağmış gönüle, güneş doğmaz üstüme,
Gözlerim bulut, bulut, yağmurla karlar yağar,
     Mevla m bana dert verdi, gurbet eli beklerim 

    
Gurbet elin beklerim vay benim emeklerim,
Bir yar sevdim el aldı, ondandır çektiklerim,
Yüreğim dert bağlar, bulut, bulut gözlerim,
Mevla m bana dert verdi gurbet eli beklerim.
 
   
                                 
                                  

                                                       
 
METİN GACAR ;


                                                                     

“EŞEK" DEYİP GEÇMEYİN!.."

Her ne kadar insanoğlu türlü akılsızlıkları, eşeklikle nitelendirse de en güzel gözlere sahip bu… sevimli hayvan; yerine göre çoğu insandan daha akıllıdır…

Adamın biri otomobiliyle şehirler arası yolda gidiyormuş
yol kenarında bir köylünün otostop yaptığını görmüş,
yanında bir inek olan köylü geçen araçlara durmaları için
 el ediyormuş. Durumu merak eden adam köylünün yanında durmuş.

"Hayırdır hemşerim, ne tarafa gideceksin?"

"İlerdeki kasabaya kadar beyim."

"İyi ama bu inek ne olacak?"

"O önemli değil beyim, arka tampona bağlarız o gelir."

Bu duruma pek aklı yatmayan adam köylünün durumuna
acıyarak onu arabaya almış. İneği ise köylünün dediği
gibi arka tampona bağlamışlar. Araba yavaş yavaş ilerlemiş.
Adamın hızlanmaya çekindiğini anlayan köylü:

"Sen yürü beyim o gelir." demiş.

Bunun üzerine adam hızlanmaya başlamış. 20,30,40 bakmış
inek gerçekten geliyor. Adam şaşırmış, 50, 60, 70 bakmış
hala geliyor ve inekte hiçbir yorgunluk belirtisi yok.
Artık şaşkınlığı iyice artmış ve sinirlenmeye de başlamış.
Öyle ya sonuçta bir inek ne kadar hızlı koşabilir ki.
Derken adam iyice hızlanmış. Gösterge 120 yi gösteriyor.
Dikiz aynasından ineğe bir
bakmış ve gülümseyerek köylüye dönüp:

"Senin inek yoruldu herhalde baksana dili dışarda."

"Ne tarafa çıkarmış dilini?"

Buna dikkat etmeyen adam tekrar bakar ve "Sol tarafa" der.
Bunun üzerine köylü kendinden emin bir tavırla: 

"O yorgunluktan değil, seni sollayacak da sinyal veriyor…"

Bilge kişi su gibidir, su ki, beslerken dört bir yönü,
yarışmaz, tartışmaz şunu, bunu. Kibirsizce akar, seçmeden sağı solu,
bu yüzdendir ki, Yol’a uyumludur yolu....
İşte bilge kişi benzer şekilde, yaşar, doğayla iç içe…
Düşüncesinde derin, verirken tarafsız engin.
Konuşurken doğru, ve yönetirken dürüst.
Gündelikte yeterli, ve edimlerinde tutarlı.Yeteneğince üretici,
fırsatlar kadar girişimci...
Ne kimseye üstün olma çabasında,
ne de kimse ona üstün....
Lao-Tse
“Tao Te Ching” (Yol ve erdem)adlı kitabından



"..Vaktiyle bir bilge hoca, yıllarca yanında yetiştirdiği öğrencisinin
 seviyesini öğrenmek ister. Onun eline çok parlak ve gizemli görüntüye sahip

iri bir nesne verip:
"Oğlum" der, "Bunu al, önüne gelen esnafa göster, kaç
para verdiklerini sor, en sonra da kuyumcuya göster. Hiç kimseye satmadan

sadece fiyatlarını ve ne dediklerini öğren, gel bana bildir.
 

Öğrenci elindeki ile çevresindeki esnafı gezmeye başlar.

İlk önce bir bakkal dükkânına girer ve
"Şunu kaça alırsınız?" diye sorar

Bakkal parlak bir boncuğa benzettiği nesneyi eline alır; evirir çevirir;
sonra: "Buna bir tek lira veririm. Bizim çocuk oynasın" der.

İkinci olarak bir manifaturacıya gider. O da parlak bir taşa benzettiği
nesneye ancak bir beş lira vermeye razı olur.

Üçüncü defa bir semerciye gider: Semerci nesneye şöyle bir bakar,
Bu der
benim semerlere iyi süs olur. Bundan "kaş dediğimiz süslerden yaparım.
Buna bir on lira veririm."

En son olarak bir kuyumcuya gider. ..
 
Kuyumcu öğrencinin elindekini görünce yerinden fırlar.
 
 "Bu kadar değerli bir pırlantayı, mücevheri nereden

buldun?
" diye hayretle bağırır ... ve hemen ilâve eder.

"Buna kaç lira istiyorsun?" Öğrenci sorar: Siz ne veriyorsunuz? "
 
"Ne istiyorsan veririm."
 

Öğrenci,
"Hayır veremem." diye taşı almak için uzanınca kuyumcu
yalvarmaya başlar:

"Ne olur bunu bana satın. Dükkânımı, evimi, hatta arsalarımı vereyim."
 

Öğrenci emanet olduğunu, satmaya yetkili olmadığını, ancak fiyat
öğrenmesini istediklerini anlatıncaya kadar bir hayli dil döker.
 

Mücevheri alıp kuyumcudan çıkan öğrencinin kafası karma karışıktır.
Böylesi karışık düşünceler içinde geriye dönmeye başlar. Bir tarafta
elindeki

nesneye yüzünü buruşturarak 1 lira verip onu oyuncak olarak görenler,
diğer tarafta da mücevher diye isimlendirip buna sahip olmak için her

şeyini vermeye hazır olan ve hatta yalvaran kişiler..
 

Bilge hocasının yanına dönen öğrenci, büyük bir şaşkınlık içinde
başından geçen macerasını anlatır.
 

Bilge sorar:
"Bu karşılaştığın durumları izah edebilir misin?"

Öğrenci: "Çok şaşkınım efendim, ne diyeceğimi bilemiyorum, kafam
karmakarışık" diye cevap verir.
 


Bilge hoca çok kısa cevap verir:
 
 
"Bir şeyin kıymetini ancak onun değerini bilen anlar ve o değerini bilenin
yanında kıymetlidir."

Her insanın hayatında varlığını ve değerini bilen, hisseden, fark eden
kuyumcular mutlaka vardır.

MESELE  "Kuyumcuyu" bulmaktadır.. .
 

İŞTE,AŞKTA ve ARKADAŞLIKTA yaşamın her anında gerçek
 
kuyumcuyu bulmanız dileğiyle....  " 
 
  Bugün 43001 ziyaretçi (98959 klik) kişi burdaydı!
 

 

Benim Adım Elvan Dalton (Kobrayı Dolarım Boynuna) | izlesene.com

Benim Adım Elvan Dalton (Kobrayı Dolarım Boynuna) | izlesene.com

Benim Adım Elvan Dalton (Kobrayı Dolarım Boynuna) | izlesene.com

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol