KARAPINAR KÖYÜ |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Oradabir köy var uzakta o köy yörük köyüdür |
|
|
BALIKESİR / DURSUNBEY / KARAPINAR KÖYÜ
O KÖY BİZİM KÖYÜMÜZ KARLI DAGLARI İLE
SARP YAMAÇLARI
İLE ŞUAN KÖYDE YAŞAYANLAR AZ
DA OLSA BİZİM KÖYÜMÜZ.
KARAPINAR KÖYÜ MUHTARI
EYÜP GACAR
KARAPINAR KÖYÜMÜZ
KARAPINAR KÖYÜ SİTESİNE EMEK VEREN
METİN GACAR
YEŞİLLİKLER İLE BUR BUR KOKAN TAŞIO TAPRAĞI İLE BİZİM KÖYÜMÜZ
Oradaki köy,ne uzakta,ne yakında. İnsanın taaaa içindedir
doğup büyüdüğü yer...haritalar da bile yer verilmez bazılarına;
sonrsında kendin çizersin köyünün haritasının yeriniİnadına yerleştirirsin
köyün bulunduğu noktayı , Dünya'nın
merkeziymiş cesine belirlersin tüm insanların bakması için hazırlarsın
internet sayfalarını kendi köyünü (karapınar) , tüm bunlara ragmen ,
zor değil aslında KARAPINAR köyü ne ulaşmak.Gelirsin TÜRKİYENİN
BATISINA UGRARSIN BALIKASİR İLİNE ÇIKARSIN OARADAN
KEPSUT - DURSUNBEY Yoluna koyulursun kilometrelerin
saymaya 1,2,3,60,,,,,61,62,63,64,derken
Akbaşlar köyü durağına oradanda ayrılırsın KARAPINAR KÖYÜ
Yoluna oradanda birrrr gidersin 6,khm.da varırsın palamut ve
ardıç-dikenli ağaçların arasında şirinmi şirin bir köye hah işte o
köy bizim köyümüz (KARAPINAR) KÖYÜ...

Köyümüz dedik ama ne var da bu kadar ballandıra ballandıra anlatıyorsun
diyecek bu yazılarımı okuyanlar hiç de öyle değil bir kere insan doğup büyü
düğü yeri unutmamalı ne kadarda doğduğun yer de değil doyduğun yer densede
insan nereden geldiğini hep anımsamalı bence yılar varki benim köyüm civar
köylerin merkezi en uğrak yeri idi hala da öyle çünkü kavacık - şabamlar köyü
- veliler köyün den çıkan mutlaka karapınar köyüne uğramadan geçemez yine
hasanlar köyünden çıkan dursunbey ilçesine gitse mutlak karapınar 'a uğrar
yeni yollar yapılmadan önce Kızılöz -HacıAhmetpınarı ve Çam köy de balıkesire
gitseler mutlak uğrayacaklar ve bizden geçecekler keza şimdi nekadar

BENİM GİZLİ VADİM KÖY ÇEŞMESİ

GİZLİVADİMDEKİ TOMBAKLAR(KIRMIZI LALELER) KÖY HAYIRINDAN
KARAPINARDAN VE ESKİ KARAYOLUN UZANTISI

BALIKESİR - HASANLAR İSTİGAMETİ
ÇAMKÖY-HACIAHMETPINARI- DURSUNBEY İSTİGAMETİ
BALIKESİR-DYRSUNBEY YOLU - KAVACIK , ŞABANLAR ,VELİLER YOLU
ŞİMDİKİ YENİ YOLA VE AKBAŞLAR KÖYÜ İSTİGAMETİ,
KÖYÜMDEN Kİ YOL AYRIMI VE ESKİ KAHVELER

KÖYÜMÜZÜN SİMGESİ OLAN ASKERLER TEPESİ ( RADYOLİK YOLU)
BALIKESİR- DURSUNBEY Yolu Akbaşlar köyün den geçsede eski yol bizden
geçerken Akbaşlar köyü de bize gelecek harman yerinde ki eski kahve hanelerin
oldugu yerde bekleyerek gidecekleri yerlere giderlerdi...

karapınar köyü ve civar yörük köylerinin yöresel kiyafetleri

ÖKÜZ ARABALARININ BİLE ZOR GİDE BİLEN YOLLARINDAN
ŞİMDİLERDE
YENI NESİLİMİZ ARABALARLA MOTORLAR LA CİRİT ATIYOR....
YÖRÜKLERİN HAYVANSIZ OLMAYAN HAYATLARI NA
BAKINCA MAZİDEKALAN KEŞİLERİNİ VE CEVAKAR
İNSANLARININ NASIL EMEK VEREREK BİZLERİ BU
GÜNLERE GETİRDİKLERİNİ ŞİMDİ ANLAMAMIZ LAZIM
TEKME ATAN KEŞİLER ZOR SAĞILDIĞI İÇİN BOYNUZLA
RINDAN TUTARAK SAĞILIRLARDI BİZİM KÖYÜMÜZ
NEKADAR DA ŞEHİTLİ YÖRÜKLERİNDEN DE OLSALAR
HERKESİN BİR KEÇİ KIŞLASI - YAYLASI VARDI....


DOĞA VE HAYVAN SEVGİSİ
Tarihte, doğayı çok seven, doğayı kendilerinde gören
Yörüklerdir. Yörük, çevresindeki ormanı, kendi malı gibi
korur. Yörüğün yurduna yakın yere oduna gidemezsiniz.
Giderseniz, sizi ananızın kül döktüğü yere kadar kovar.
Kendisi bile kuru dallardan odun yapar. Doğadaki yeşilin
devamlılığı, Yörüğün koyununun, keçisinin, dolaylı olarak
kendi yaşamının devamıdır. Yörük obalarında, insanların,
köşenden şişene, goduktan guline, hayvanlar âlemi
dostudur; sevdalarıyla bir tutmuşlardır. Türkülerini,
manilerini onlara söylemiştir. Belki de dünyadaki
hayvanları, doğadaki bitkileri, ağaçları yücelterek,
sevdalarıyla bir tutan, doğayı kendisinde gören yalnızca
Yörüklerdir. Bu nedenledir ki bırakmamışlardır dağları;
sevgilerini, dertlerini hep dağlara söylemişlerdir.
Düşünmüşler ki, dertlerine yalnız dağlar ortak olabilir.
Herkes bilir ki, halk müziğinde hayvanlar vardır, hep
yaylalar, hep dağlar vardır…

Keçi dağdaki her ağacın dalını yaprağını yemez.
İki metreyi geçen ağaçların tepesine yetişemez. Bazı
ağaçların dallarını yer. Yani bizim meyve bahçemizi
budadığımız gibi budar. Otları yer; kuru otların
azalmasıyla yangını engeller. Yediği otların tohumları,
sarma sıcaklığında, kış mevsimini don almadan geçirdiği
için, baharda daha gür ve değişik yerlerde çıkar. Bu da,
o bitkinin yaşamını sağlıklı şekilde devam ettirmesini ve
her yere dağılarak çoğalmasını sağlar.

Yörük ormanı o kadar çok sever ki, orman yoksa kendinin
de keçisiyle birlikte yok olacağını bilir. Bu nedenledir ki,
yurdunun yanındaki ağaçları kesmez; odun etmeye
gelenleri kovalar, kestirmez. Abdestini ağaç dibinde alır,
ağaç sudan istifade etsin diye. Hayvanına suyu kovayla
verir, artanını ağacın dibine döker. O kadar sevgi doludur,
yaşatma duygusu yüksektir ki, kendini, keçisini,
ormanını bir tutar

Baharda, incirden çıkan ak sütün, yeni sağılmış
kendi sıcaklığındaki süte katılıp karıştırılması ile
oluşan ya da yine baharın başlangıcında gökten
yağan çiğin, çayırdaki otun yaprağından güneş
görmeden alınması ve süte katılması ile oluşan yoğurt;
dünyada kendi adıyla anılan yiyeceğimizdir. Hele kese
yoğurdunu buğday ekmeği ile “eşekkulağı” yapıp
yemek, ne zevklidir… Dağarcıya konan yoğurdun,
soğuk suyun içerisinde, üstünden tereyağı, altından
çökelek yapmayı, “namerde muhtaç olmadan yaşamayı
bilen” Yörüktür. Bolluğu da kıtlığı da bilen Yörük anası,
üzümden pekmez, nardan ekşi, domatesten, biberden
salça, susamdan tayın, arpadan, pelitten un, ottan
çöpten yemek yapmasını bilir.

Yörüklerin sporunda yarış vardır, yiğitlik vardır,
koruma vardır, ahlak vardır. İslam’ın ahlakı, Türklüğün,
yiğitliğinin sergilendiği yağlı güreşte, cazgırın, “Kispeti
beline, besmeleyi diline, haydi pehlivan meydan yerine!”

diye davetinden sonra, koç yiğitler, er meydanı zümrüt
çayırda, sıra sıra dizilirler. Cazgır, peygamberimize salâvat
getirip, “Allah derman versin.” diye ortaya salınca, pehlivan
kıbleye doğru yürür, sağ ayaklarıyla, tek dizle toprağa basıp,
toprağa dokunduğu sağ elini dudaklarına ve alnına
götürür ve “Topraktan geldik, toprağa gideceğiz.”
demek ister.

(güreş resimleri kırkpınar yaglı güreşlerinden alınmıştır.)
SAÇDA :
Saçta, eli kınalı anaların pişirdiği buğday unundan yapılan
yufkadan gatmar yapılırsa, hamurlu ekmeğe daha sıcakken
tereyağı sürülürse, darı ekmeğini deri çökeleğine bastırılıp
bastırılıp yenirse, hele üfelemeç ya da dingil çorbalarına
ufalayıp yenirse şifa değil midir?

Özetlersek; bir şişe yağ ile yarım çuval un ile bir kışı
geçirmeyi, yani idareyi bilir. Yörükler....
(bizim köylülerimiz...)
DEDELERİMİZ AT ÜSTÜNDE KASABAMIZ OLAN
DURSUNBEY E BÖYLE GİDERLERMİŞ NİNELERİMİZ
VE ANALARIMIZ RAMAZAN VE KIŞ AYLARI YAKLAŞ-
TIKCA BÖREKLİK YUFKALARI KIZARTIR AMBARLARIN
BİR KÖŞESİNE DİREK DİREK YIGARLARMIŞ, YAYLAYA
ÇIKANLARDA KIL ÇADIRLAR KURAR KIŞI ORADA
(MERADA)
KARŞILAR EYLÜL AYLARININ SONUNA DOĞRU
YATAKLARINA (KEŞİ KIŞLALARINA) DÖNERLERMİŞ....
BEN KENDİ ŞAHSIMA BU OLAYLARI KÜÇÜK YAŞLARDA
GÖRMÜŞTÜM.


KARAPINARLILARDAN VE EŞRAFTAN KÖYÜMÜZE GELEN
MİSAFİRLER...KÖYÜMÜZÜN HAYIR GÖRÜNTÜLERİ.

BU ALTAKI RESİM DE
DURSUNBEY YAYLA ŞENLİKLERİNDEN ALINTIDIR...

YÖRÜKLER NE YER NE İÇER?
İNCİR: Tatlanınca balart, olgunlaşınca incir,
kurutulunca yemiş olan kara incirin; kil ve
mersin yaprağı ile, kaynatılan suya batırıldıktan
sonra kurutulup, ak torbada bekletilip,kışın içine
ceviz katıp yiyen Yörük, güreşlerde de
pehlivanlara ödül olarak, avuç avuç incir dağıtır.
ÇAKAL ARMUT: Ala, sarı, çakal armutları toplayıp,
saman sepetine koyup, olgunlaşınca bal gibi yemesini
bilen Yörük, yurtlarına armut alanı, çatal armut boğazı,
bozca armut gediği gibi isim vermiştir.
AYVA: Yörük, ak appak çiçek açan, sonra yeşil olan,
daha sonra sapsarı olan, burcu gibi kokan ayva, sıcak
küle gömülürse tadı bir başka, dilinip kurutularak kak
yapılıp hoşafı yapılırsa, tadının bambaşka olduğunu
iyi bilir. Tanesi dökülmeden yenen narın, dağların yanal
almasının, kayaların alıcığının, yamaçlardaki çitemiğin,
tarla anlarındaki pamuk gibi iğdenin, kızılçam ağacına
sarılmış üzümün başta olmak üzere, ağzının tadını bilen
Yörüktür.
TARHANA: Ata yemeğimiz tarhananın içine,
Allah ne verdiyse katılır. İlk karıldığında, göcesi
yoğurtlanarak yenir. Kurutulduktan sonra, üzeri
buharlı tarhanaya mısır ekmeğini ufalayıp yedin mi,
gel keyfim gel!
DİRİKME: Yağmurlu havalarda, nohut, fasulye ve
buğdayı kaynatıp, yaptığımız dirikmeye; nerdek,
sarı ekşi, kırmızı biber katar, küyner kokulu tahta
kaşıkla arası sulu yersek dışarıda yağan siğim
siğim yağmuru da içinizde hissedersiniz.
KABUK FASULYE: Yaylalarda, çalı harımla etrafı
çevrilerek, toprağa hayvan gübresi dökülerek
yetiştirilen sırık fasulyenin, yeşilken toplanarak
ipe çizip kurutulmasından sonra, yağmur yağınca
odun ateşinde haranıda yanık soğan kokulu pişirilip,
içine sarı ekşi sıkıldı mı, tadına doyulur mu?

Kızılcık ağacından yapılan üç telli, tezene kullanmadan
on parmakla çalınan curada, devenin hataplarına takılan
havan çanlarının sesini duyabilirsiniz. Dörtnala giden
atların nal seslerini, gökyüzünde uçan şahinin kanat
çırpınışlarını, yürüyen sürünün ayaklarından ayrı ayrı,
tıpır tıpır çıkan seslerini, yeni doğan çocuğun sallanan
beşik gıcırtısını, apalayan, sendeleyen, düşen kalkan
çocuğun mücadelesini, yağız delikanlının hızlı hareket
etmesini ve sert duruşlarını, yaşlılığın olgunluğunu,
kadının sadeliğini, yurtların acılarını, sevdalarını…
Velhasıl; cenazeye giderken yakılan ağıtları
bile duyar, anlayabilirsiniz.

Yörük müziksiz yapamaz. Kapı gıcırtısına, yaprak
hışırtısına oynar… Su kabağından teknesi, oğlak
derisinden kapağı, at kuyruğundan yayı, sincap
bağırsağından teli yapılan kemençeyi, erkek bir
tepede çalarken, karşı tepede gırtlağına parmağını
bastırıp, boğaz çalan kadından karşılığını görür.
Hayat, devam ederken Yörük obalarında;
insanları dosttur,açık sözlüdür, sevda yüklüdür,
yiğittir, merttir, cömerttir, olgundur. Türk’ün
mayasıdır; saygılıdır büyüğüne; sadakatlidir
devletine. Zorlukları aşınca mutlu olur;
şükreder haline;
soğuk günlerde kepenek yeter.

Bilir yaşamın zorluklarını; ama kopamaz dağlardan
bir türlü, tutkuludur özgürlüğüne. Tarifi şahsiyettir,
sevdası hürriyettir.


|
|
|
|
|
|
|
Bugün 45348 ziyaretçi (102565 klik) kişi burdaydı!
|
|
|
|
| | |